Bir zamanlar bir karı koca
varmış. Bu karı ve koca çok zenginlermiş. Dünya malları çoktu ama evlatları
olmuyormuş bu karı kocanın. Bu durum onları çok üzüyor, kederlendiriyormuş.
‘’Bu kadar varlığı ne yapacağız kim
bitirebilir mülkümüzü. Bir evladımız olsa da ona nasip olsa
mirasımız’’diyorlarmış
Bir gün evlerine bir derviş
misafir oluyor.
Çok üzgün olduklarını gören
derviş ‘’ neden bu kadar üzgün ve düşüncelisiniz’’ dedi.
Nasıl üzgün olmayalım, bu kadar
malımız var ama bir evladımız yok ne yapacağız bu varlığı.
Derviş bunların derdini anlıyor
ve şöyle diyor ‘’ büyük bir ev yapın, evin de yedi penceresi olsun, yedi tane
lavaş yapın ve pencerelerin önüne bırakın. Sabah kalktığınız da bunların her
biri güzel bir evlat olacaktır. Karı koca gidip yedi pencereli güzel bir ev
yaptırıyorlar ve içindeki tandırı yakıp yedi tane lavaş ekmeğini tandıra
yapıştırıyorlar. Ekmeklerden biri güzel tutmadığını fark etmiyorlar. Ekmekleri
getirip pencerelerin önün koyup gidiyorlar. Sabah kalktıklarında bakıyorlar
altı tane öyle evlat olmuş ki kıyamıyorsun bakma. Ayın on dördü gibi parlak ve
güzellermiş. Yedinci evlatta ufak tefek çelimsiz biri oluyor. Bunun adını da
acayip oğlan koyuyorlar.
Bir gün altı kardeş anne ve
babalarının huzuruna çıkarak ‘’ bizim hazırlığımızı yapın, devlerle savaşa
gideceğiz’’diyorlar.
Anne babaları gitmemeleri için
yalvarıp yakarıyorlar ama evlatlarını bir türlü ikna edemiyorlar. Babaları
hanımına ‘’ hanım bunların hazırlığı yap yolcu et, bizim sözümüzü dinlemeyecekler
nasıl gelmişlerse öylede gidecekler’’ dedi. Anneleri üzüntülü ve ağlar bir
vaziyette bunlara yolluk hazırlayıp evlatlarını uğurluyor.
Kardeşler yola çıkıyorlar,
giderken bir manda sürüsüne rast geliyor. Manda çobanı bunları karşılıyor.
Günün hayırlı olsun çoban kardeş.
Hoş gelmişsiniz, yolunuz açık
olsun nereye böyle yiğit gençler
Bizler devlerle savaşa gidiyoruz.
Güzel o zaman, ben önce sizi
sınayayım. İki tane mandayı dövüştüreceğim eğer onları ayırabilirseniz devi
yenebilirsiniz ama yenemezseniz dev sizi yenebilir.
Hadi getir de ayıralım diyor
kardeşler.
Çoban hemen gidip iki tane manda
getirip birbiriyle dövüştürüyor. Üç kardeş bir mandanın kuyruğundan tutuyor.
Diğer üç kardeşte öbür mandaya asılıyorlar. Ne yapıyorlarsa mandaları bir türlü
ayıramıyorlar.
Çoban bakıyor ki olmuyor ‘’
kardeşlerim bırakın ayıramayacaksınız, sizin işiniz yaş gibi görünüyor, dev
sizi yenecektir’’.
Ondan ayrılıp tekrar yola
koyuluyorlar. Bu defa bir koyun sürüsüne denk geliyorlar. Çobana selam
veriyorlar.
Günün hayırlı olsun çoban kardeş
Başım gözüm üstüne gelmişsiniz
gençler, nereye gidiyorsunuz böyle.
Biz devlerle savaşa gidiyoruz.
İyi o zaman sizleri sınayayım
hele, siz süt sağıp vereceğim ve yedi defa sürünün etrafında dolaşacağım eğer
bu süre için de bitirebilirseniz devi de yenebilirsiniz. Sütü bitiremezseniz
işiniz zor olur.
Çoban sütü sağıp altı kardeşe
veriyor ve gidip koyunların etrafında tur atıyor. Çoban turlarını tamamlayıp
geldiğinde bakıyor ki daha tencere yarıya bile gelmemiş.
‘’Kurban kalkın gidin bu dev sizi
yenecek’’ diyor.
Bunlar kalkıp yola düşüyorlar az
gidiyorlar çok gidiyorlar, bir kunduracıya rastlıyorlar.
Kunduracıya selam veriyorlar,
selamlarını alan kunduracı
Uğurlar olsun gençler nereye
gidiyorsunuz
Biz devlerle savaşa gidiyoruz
Gelin bende sizi sınayayım, bu
ağaca saplanmış çıkarabilirseniz devi yenersiniz yok eğer çıkaramazsanız
savaşınız çetin olur.
Altı kardeş ağaca saplı şişe
sarılıyorlar ama bir türlü çekip çıkaramıyorlar.
Kunduracı gençler bırakın şişi,
siz dev ile baş edemezsiniz diyor
Gençler kalkıp tekrar yollarına
devam ediyorlar.
Evinde oturan dev kızına
seslenerek ‘‘ kızım hele bak etrafta hiç insanoğlu yok mu? Dişimin kovuğu
ağrıyor biraz insanoğlu atıştırayım’’ dedi.
Kız dışarı çıkıp göz atıyor ve
sonra gelip babasına diyor ki ‘’ uzaklarda bir toz duman yükseliyor ama ne
olduğu kesin değil ’’
Onlar kesin insandır kızım, git
yolun üstüne bir sepet olusu ceviz koy, eğer cevizleri avuçlayarak yiyip sonra
da ağızlarını suya daldırıp içerlerse o zaman beni yenebilirler, öyle yapmasalar
ben onları rahat yenerim.
Kız kalkıp sepeti cevizle
doldurarak götürüp yolun üzerine bırakıyor. Kendisi de bir köşede gizlenip
bunları izlemeye başlıyor.
Gençler bakıyorlar ki bir sepet
ceviz yollarının üzerinde duruyor. Bunları yiyip öyle gidelim diyorlar.
Her biri eline bir taş alıp
cevizler kırıp yemeye başlıyorlar. Cevizlerini yedikten sonra suyun başına
geliyorlar suyu da avuçlayarak içiyorlar.
Kız hemen gelip durumu babasına anlatıyor. Dev diyor ki ‘’
öyle yaptıysalar sıkıntı yok ben onları yerim’’.
Gençler gelip devin kapısına dayanıp onu çağırıyorlar.
Dışarı çıkan dev ‘’he ne var ne istiyorsunuz ‘’
Bizler seninle savaşmaya gelmişiz.
Benim sıram mı yoksa sizin sıranız mı saldırmaya.
Biz senin kapına gelmişiz, sıra senindir.
Dev bir üflüyor hepsi yerlere saçılıyor. Bir defasında üç
kardeşi, diğer defasında öbür kardeşleri mideye indiriyor.
Altı kardeşi orda bırakalım gelelim acayip oğlanın
vaziyetine.
Acayip oğlanda kardeşlerini merak
edip dururmuş. Kardeşlerin dönmemesi canını çok sıkar ve oda kardeşlerinin
peşinden gitmeye karar verir.
Anne ve babasının huzuruna çıkarak ‘’ hazırlığımı yapın
kardeşlerimin peşinden gideceğim’’ dedi.
Anne babası karşı çıkıyor ‘’ oğlum diğer altı kardeşin gidip
ne yaptılar ki sende gidesin’’’’
Bakıyorlar çaresi yok acayip oğlan illa gidecek babası ‘’
bırak gitsin hanım, bunun kanı diğerlerinden üstün mü bakalım o gidip ne
yapacak’’ Acayip oğlanın hazırlıklarını yapıp onu da yola salıyorlar çaresiz.
Acayip oğlan kardeşlerinin izini takip ede ede gidiyor.
Yolda manda çobanına rastlıyor.
Çobana selam veriyor, çobanda hoş geldin diyor ama devamını
getirmiyor. Sinirlenen acayip oğlan ‘’ zıkkımın kökü olsun neden demiyorsun
nerden gelir nereye gidersin’’
Kusura bakma unuttum sevgili delikanlı nerden gelir nereye
gidersin böyle.
Devlerle savaşa gidiyorum
Gel iki tane manda ayırıp dövüştüreceğim birbiriyle eğer
ayırabilirsen devi alt edebilirsin eğer ayırmazsan o seni alt eder.
Çoban hemen iki mandayı getirip birbiriyle kavga ettiriyor.
Acayip oğlan bir mandanın kuyruğundan tuttuğu gibi ta
tepenin arakasına fırlatıyor, diğerine öbür tepeye fırlatıyor.
Çoban bağırıp çığırıyor, ‘’vay başıma gelenler mandalarım
mandalarım deyip sızlanıyor’’
‘’Manda oğlu manda sen istedin bunu şimdi neden
sızlanıyorsun’’dedi acayip oğlan ve çekip gitti.
Acayip oğlan az gidiyor çok gidiyor derken koyun sürüsüne
rastlıyor.
Çobana selam veriyor, çoban da bu takmıyor sinirlenen Acayip
oğlan buna da çıkışıyor ‘’ sen ölesin neden demiyorsun nerden gelir nereye
gidersin’’
Kusura bakma delikanlı ‘’ nereye gidersin böyle’’
Nereye olacak devlerle savaşa gidiyorum
Madem gidiyorsun gel bende seni sınayayım, sana süt sağıp
vereceğim eğer ben sürünün etrafın da yedi tur atana kadar bitirirsen devi alt
edebilirsin yok eğer bitiremezsen o seni alt edebilir.
Çoban sütü sağıp acayip oğlana veriyor ve sürünün etrafında
turlamaya başlıyor. Daha birinci turu atmadan acayip oğlan sütü için tası ta
uzaklara fırlatıyor. Durumu gören çoban çok şaşırıyor. Acayip oğlana söyleyecek
sözde bulamıyor.
Yola devam ediyor bu defa kunduracıyla karşılaşıyor,
diğerlerinde olduğu gibi kunduracıda bunu pek takmıyor. Acayip oğlan buna
kızıyor ‘’ neden demiyorsun nerden gelir nereye gidersin’’
Genç oğlan kusuruma bakma ayakkabıya dalmıştım ondan
soramadım.
Zıkkımın kökü soramadım, nereye olacak devlerle savaşa
gidiyorum.
O zaman gel ben de seni sınayayım delikanlı, eğer şu
ağaçtaki şişi çekip çıkarırsan devi yenebilirsin, çıkamazsan işin zordur.
Acayip oğlan şişi tuttuğu gibi ağaçla birlikte ta uzaklara
fırlatıyor.
Durumu gören kunduracı vay ağacım vay ağacım deyip
uzaklaşıyor.
‘’Ağacın batsın ben devlerle savaşa gidiyorum sen ağaç ağaç
diye sızlanıyorsun’’dedi acayip oğlan
İnsan kokusu almaya başlayan dev yine kızını çağırarak
‘’kızım hele insanoğlu yok mu etrafta dişimin kovuğu ağrıyor belki atıştırırdım
biraz.
Devin kızı damın üstüne çıkıp sağa sola bakıyor, uzaklardan
hafif bir toz duman yükseldiğini görüyor ve gelip babasına haber veriyor.
Baba insanoğlu görmedim ama çok uzakta hafif bir toz duman
kalkıyor gibi.
Babası yine kızını önceki defa yaptığı gibi tembihliyor ‘’
kızım sepeti cevizle doldurup yolun üzerine bırak gelen insanoğlu eğer bunları
avuçlayarak yiyip sonrada ağzını suya bandırarak içse o zaman beni yenebilir.
Yok, öyle yapmazsa sıkıntı yoktur onu bir defa da yutarım
Devin kızı sepetinin cevizle doldurup yolun üzerine
bırakıyor kendisi de bir köşe de gizleniyor. Acayip oğlan cevizleri görünce
bunları avuçlayarak yiyip bitiriyor ve suyuna da ağzını bandırıp içiyor.
Kız hemen gidip durumu babasına iletiyor. Bu sözleri duyan
dev korkmaya başlıyor.
Acayip oğlan gidip devin kapısına
dayanıyor. Ey dev çık dışarı,
Dev korka korka dışarı çıkıyor ve
‘’ ne var ne istiyorsun’’
Seninle savaşmaya geldim.
Sıra ben de mi sen de mi?
Ev sahibi sensin ey dev sıra
sendedir.
Dev acayip oğlanın üzerine
atlıyor, acayip oğlan kendini yana çekiyor ve kılıcını çektiği gibi devin üç
kafasını uçuruyor. Bir darbe daha vurarak diğer üç kafasını uçuruyor. Yere
serilen devin karnını kılıyla deşip kardeşlerini çıkarıyor.
Siz nereye gitmiştiniz söyleyin
bakalım.
Her biri acayip oğlanın başına
bir şaplak vurup ‘’ dayımızın evine âşık oynamaya gitmiştik nereye gideceğiz
başka.
Her yedi kardeş beraber devin
kızının başına çullanarak ‘’ çabuk bize babanın hazinesinin yerini söyle yoksa
seni öldürürüz’’
Ahıra gidip orda atın ayağının
altında bir taş var tüm hazinesi o taşın altındadır
Gidip taşı kaldırıyorlar ve taşın
altından çıkan kuyuya inmeye başlıyorlar. İndikçe vay biz yandık bittik diye
bağırmaya başlıyorlar.
Acayip oğlan ‘’ durun ben
ineceğim aşağına ne kadar bağırıp çağırsam da beni aşağı salmaya devam
edin’’dedi
Acayip oğlan sonunda aşağı iniyor
ve yedi deve yükü hazineyi iple yukarı gönderiyor.
Diğer kardeşler niyeti bozun onu
öldürmek istiyorlar ‘’ gelin kuyunun ağzını kapatalım çıkamasın, eve gidersek
tüm foyamızı ortaya çıkarabilir’’ deyip kuyunun ağzını kapatıyorlar.
Acayip oğlan bakıyor gittiler
bağırıyor taş uzak git, taş uzak git yoksa öyle bağırırım ki parça parça
olursun.
Taşta kıpırdama olmuyor. Acayip
oğlan öyle bir bağırıyor ki paramparça olup aşağı dökülüyor. Acayip oğla devin
kızını kendisini kuyudan çıkarması için çağırıyor. Kız korkudan hemen gelip onu kuyudan
çıkarıyor.
Kuyudan çıkan acayip oğlan
kardeşlerinin peşine düşüyor. Yolda bunları görüyor bakıyor ki yorulan
kardeşleri her biri bir köşeye dağılıp yatıyor. Bunların tüm yükünü boşaltan
acayip oğlan altınların yerine çalı çırpı taş ne bulduysa dolduruyor.
Uyanan kardeşler bakıyorlar ki
yükleri biraz hafiflemiş, bunu dinlenmelerine verip yola devam ediyorlar.
Evin damına gelip anne ve
babalarını çağırıyorlar anne baba halıları serin sizlere hazine getirdik
servetinize servet kattık. Anne babaları hemen halıyı seriyorlar.
Altı kardeş damdaki pencereden
yüklerini boşaltıyorlar çalı çırpı taş ne varsa evin içine doluyor, ağaç
parçaları anne ve babalarının gözüne değiyor ve birer gözleri kör oluyor.
Hay sizler olmaz olaydınız ne
getirdiğiniz hazine ne de yaptığın evlatlık olsun. Allah belanızı versin bizi
kör ettiniz
Onlar bu haldeyken acayip oğlan
bu defa damın üstüne geliyor ‘’ anne baba halıları serin size hazine getirdim’’
dedi.
Kızan annesi ‘’ kardeşlerin
gözümüzü çıkardı zaten bir şey sermiyor.
Babası ‘’hanım hele getir ser
diğer bir gözümüzü çıkardı buda diğerini çıkarsın ne yapalım’’ dedi
Acayip oğlan damdan altınları
döküyor altınlarda biri babasının biri annesinin gözüne değip iyileştiriyor.
Bunlar sevinçten uçuyorlar adeta. Hemen diğer hayırsız evlatları kovup sadece
acayip oğlanı kendilerine evlat ediniyorlar ve böylece mutlu bir hayat
sürdürüyorlar.
0 yorum: