Rahmet dinleyenlerin anne ve
babalarının üzerinde olsun. Yedi kaplumbağa ağacın altına toplandı, ağacın tüm
yaprakları döküldü tüm cemaat hayır ve hasenatla doldu.
Derler
ki bir padişah varmış, bu padişah vezirini çağırarak ‘ vezir benim bir koçum
var onu ilkbahara kadar besleyeceksin. Koçu tartıp sana vereceğim ve sende
ilkbaharda koçu bana getirdiğinde ne bir gram fazla ne de bir gram eksik
olacak. Koçun kıymetinden 20 dinar ve etinden bir şiş kebap getireceksin, koç
ta sağ selamet olacak’. Dedi
Vezir
başını alıp düşüne düşüne yollara düştü. Yolda giderken yaşlı bir adamla
karşılaştı. Yaşlı adamla beraber yola devam etti ve bu arada sohbete daldılar.
Gideren karşılarına bir yamaç çıktı. Vezir yaşlı adama ‘gel bir merdiven yapıp
öyle çıkalım bu yamacı’ dedi. Yaşlı adam kulak asmadı ona ve deli mi bu dedi
kendi kendine.
Biraz
daha gittiler bu defa karşılarına bir dere çıktı. Vezir yaşlı adama ‘gel
birimiz köprü olsun diğerimizde onun üzerinden geçsin’ dedi. Yaşlı adam yine
kulak asmadı ikisi de çıplak ayakla suyu geçtiler. Sonra derken yaşlı adamın
yaşadığı köye yaklaştılar. Köyün yanında çok güzel bir tarla varmış.
Vezir
yaşlı adama yine bir soru sordu ‘acaba bu tarlayı sahibi biçmiş mi yoksa
biçmemiş mi?
Yaşlı
adam içinden buna güldü. Bu adam gerçekten delidir dedi.
Yaşlı
adam veziri orda bırakıp evine doğru gitti.
Vezir son bir defa ‘amca acaba bu köyde şenlik var mı’ dedi. Yaşlı adam
sen zır delisin görmüyor musun ne şen bir köydür şenlik olur tabi deyip evine
gitti. Vezir de köyün yanında bir taşın
üzerine öylece oturdu.
Evine
giden yaşlı adamın kızı onu karşılayarak ‘hoş geldin baba bugün neler yaptın,
neler gördün nerelerdeydin’ dedi.
Evladım
bugün bir deliye rast geldim
Nasıl
yani baba
Evladım
deliyle yola koyuldum ve bir yamacın yanına geldik. Bana dedi ki amca gel bu
yamaca bir merdiven yapalım ve öyle çıkalım dağa. Bende ona kulak asmadım
biliyordum delidir. Sonra bir derenin kenarına geldik bana dedi ki gel birimiz
köprü olsun diğeri de üzerinden geçsin. Evladım artık dinlemedim onu güldüm bu
saçma sözlerine. Neyse son sözü keşke hiç olmasaydı.
Bu
öyle ne sözüydü ki baba.
Evladım
köyün yanına gelmişti orada dize kadar yükselen bir tarla vardı. Hala da
yeşildir zaten. Bana dedi ki bu tarlanın sahibi tarlayı biçmiş mi yoksa
biçmemiş mi. Bende dedim ki görmüyor musun hala yeşildir nasıl biçilsin deyip
geldim eve. Arkamdan çağırdı ve dedi ki bu köyde şenlik var mı acaba. Evladım
artık onu dinlemedim geldim.
Baba
şimdi git o adamı al getir buraya. Baba o adam sana ne demişse doğru demiş sen
anlamamışsın.
Evladım
nasıl anlamamışım dedi yaşlı adam
Bana
yamacın yanında sana demiş ki sohbet edersek yamacı daha rahat çıkarız. Onun
için gel merdiven yapalım demiş. Derenin
kenarına gelirken birimiz yalın ayak olup diğerini sırtına alsın ve hiç olmazsa
ikimizde ıslanmayalım demiş. Bu yüzden birimiz köprü olsun demiş. Ama sen
anlamamışsın. Siz tarlanın yanına gelirken de biliyor musun neden biçilip
biçilmemiş mi demiş. Yani bu tarlanın sahibi halktan borç ekmek almış mı? Eğer
borç almışsa başkasınındır almamışsa tarla kendisinindir. Borçluyla başkasının
rızkıdır almamışsa kendi rızkıdır.
Evladım
peki neden bana bu köyde şenlik var mı diye sordu. Köy gözlerinin önündeydi adamın.
Bana
bu köyde şen ev var mı ben gidip misafir olayım demek istemiş. Sende
anlamamışsın şimdi git o adamı bul getir.
Yaşlı
adam kalkıp gitti. Vezirde taşın üzerinde oturuyordu hala. Sevgili oğlum hadi
kalk bize gidelim dedi. Vezirde kaklı ve yaşlı adamın evinin yolunu tuttular.
Kızda
kalktı misafirine bir tepsinin üzerinde bir somon ekmeği ve on iki tane yumurta
koydu. Babasına vererek misafire ikram etmesini istedi.
Yaşlı adam yolda dayanamadı ve bir yumurta ile
bir parça ekmeği yedi.
Vezir
tepsinin üstündekileri görüne ‘ amca sizde yıllar on iki ay mı yoksa on bir ay
mıdır? Dedi. Bir de buralarda ayların
bir köşesi kırık sanırım.
Yaşlı
adam onu dinlemedi ve kızının yanına gitti
Evladım
ben sana diyordum bu adam delidir sen hayır diyorsun. Bu deliyi ne diye eve
getirdin.
Bana
ne oldu, sana ne dedi ki adam.
Ben
ekmeği götürüp önüne koyduğumda bana dedi ki sizde yıllar on iki mi yoksa on
bir ay mı çekiyor ve ayınızın bir köşesi kırık mı dedi.
Baba
sen yumurtalardan birini ve bir parça ekmeği yedin değil mi?
Evet,
kızım canım çekti bende bir yumurtayı ve bir parça ekmeği yedim.
Adam
bunun için demiş ayınızın biri eksik mi diye.
Bu
sözden sonra kız kalkıp vezirin yanına gitti ve selam verip oturdu. Vezire
sordu hayırdır başına ne gelmiş ki buralara gelmişsin. Vezirde padişahın
isteklerini tek tek kıza anlattı. Vezir sen git koçu tartıp bana getir ve bana
iki tane de kurt yavrusu getirmeni istiyorum. Vezir evine gitti ve hemen avcıyı
çağırdı ‘ne istersen sana vereceğim
yeter ki bana iki tane kurt yavrusu getireceksin’ dedi. Avcı yavruları bulup getirdi. Vezir de kurt
yavrularını ve koçu alıp kıza götürdü. Kız koçu bir güzel beslemeye başladı. Ve
hafta da bir kurdun yavrularını koça gösterdi, yavruları gören koç korkudan
duvarlara vuruyordu kendini. Zayıflayıp eski haline geliyordu.
İlkbahara
kadar kız ile koçun vaziyeti bu oldu.
Kız
bahara doğru koçun yününü kırpıp bir güzel heybe yaptı. Heybeyi de götürüp
pazar da 20 dinara sattı. Vezirin zamanı doldu ve köyün yolunu tuttu. Kız kaklı
koçun boynunda ki iki küpeyi kesti ve onlarla bir şiş kebap yapıp ekmeğin
arasına koydu. Koçu da tarttı koç ne bir gram fazla ne de bir gram eksik idi.
Böylece
koçu da sahibine teslim etti. Vezir koçu götürüp padişaha teslim etti. Para ile
kebabı da önüne koydu padişahın.
Padişah
dedi ki ‘ parayı nasıl kazandın bu et gerçekten koçun mu anlat bakalım nasıl
yaptın bunu. Vezir de neler yaptığını bir bir padişaha anlattı.
Kim
böyle yapmanı sana öğretti dedi padişah
Padişahım
sağ olsun
Filan köyde bir kız var o bana böyle yapmayı
öğretti.
Vezirim
hemen gidip o kızı bana getirmeni istiyorum dedi
Vezir
kalkıp yaşlı adamın evine gitti ve padişahın isteğini iletti.
Kızım
padişaha kurban olsun dedi yaşlı adam
Durun
kendi başlığımı da kendim belirleyeceğim, padişahın gücü yetip başlığımı
verebilecekse bende ona varırım dedi kız.
Vezir
güldü ve dedi ki ‘’ sevgili kızım bu padişahtır senin başlığı mı veremeyecek.
Ne istiyorsan söyle sadece’’.
Benim
başlığım yirmi kuzu, otuz kurt, kırk aslan, elli deve, altmış tilki ve yetmiş
tane de posttur. Padişahın gücü varsa gelsin.
Vezir
bir şey anlamadı şöyle dedi. ‘’ sevgili kızım kuzu tamam, deve tamam, postta
tamam hadi tilki de tamam ama kurt ve ayı çetin meseledir.
‘Sadece
bunlardır’ dedi kız.
Vezir
çaresizce kalkıp padişahın yanına gitti.
Ne
yaptın dedi padişah
Padişahım
sağ olsun kız çok ağır isteklerde bulundu.
Vezirim
hele söyle istekleri nelerdir ki yapamayacağım.
Vezir
kızın tüm isteklerini söyledi padişaha.
Padişah
biraz düşündü ve dedi ki ‘’ vezir sen kızın ne demek istediğini anlayamamışsın’’.
Padişahım
sağ olsun kızın istekleri bunlardır ama.
Vezirim
o demiş ki padişahın yirmi yaşında ise kuzudur, kuzu gibi cahil ve şirin olur.
Otuz yaşında ise kurt gibidir bana bakabilir. Eğer kırk yaşında ise aslan
gibidir, kimseye minnet duymaz. Elli yaşında ise deve gibidir, yavaş yavaş eğri
büğrü olur.
Altmış
yaşında ise artık bana yaranmak için tilkilikler yapacaktır. Ama yetmiş yaşında
ise o artık boş bir posttur. Bir iş yapamaz olur. Vezir evin yıkılmasın bende
artık yetmiş beş yaşındayım. Git o kızı hemen al getir kızım gibi bakacağım ona
elim ayağım olur. Yeter ki burada yanım da olsun. Ve vezirde gidip kızı
getirerek saraydaki hanımların başı yaptı.
Anonim
Kürtçeden çeviri: Mavi kelebek
Anonim
Kürtçeden çeviri: Mavi kelebek
0 yorum: