Köse ve Uyuzun masalı

        





Bir varmış bir yokmuş eski zamanların birinde bir kasabada köse adında biri yaşarmış. Bu köse çok zalim biriymiş ve bu köse’nin namı tüm çevreye yayılmıştı.
Birisi kapısına gelip iş isteyince köse hemen iş vermiyordu ‘’ sana iş veririm ama bir şartla’’derdi. Kapısına gelenler şartını sorduklarında ‘’sana bir tarla vereceğim sürmen için, tarlanın başına gittiğimizde tazıyı tarlaya bırakacağım tazı gidip nerede durursa orayı sürmeye başlayacaksın ve sana vereceğim diğer işleri de yapacaksın.  Ne sen işim çok zordur deyip kızacaksın ne de ben kızacağım’’
Kapısına gelip iş isteyenler tamam deyince köse yine sözü alıyor ve ‘’ kim küser ve kızarsa diğer onun sırtından derisini soyup ayakkabı yapacak ona göre’’derdi.
Kimse bu şartların altından kalkamıyordu hiçbir zaman. İşe ihtiyacı olup sonunun ne olacağını düşünemeyenler teklifi kabul ediyorlardı.  Köse onlara hemen kalacakları yeri gösterip evine alırdı. Sabah olunca da tarlanın yolunu tutarlardı.  Tarlanın başına geldiklerinde köse ‘’ şimdi tazımızı bırakalım gidip nerde yatarsa oradan sürmeye başlarsın’’dedi. Tazı saldılar tazı gitti tarlanın ortasında duran irice bir kayanın üzerine yattı. Tazı alışmıştı her gelen çalışana bunu yapıyorlardı.  Amele de akşama kadar önce kayayı yerinden kaldırıp oradan işe başlamak için uğraşıp dururdu. Köse’de çalışana ne yemek nede su gönderirdi. Amele akşama perişan hale düşerdi ve aç susuz köyün yolunu tutardı. Bu yorgunlukla verdikleri sözü de unuturlardı. Şikâyete başlayıp küserlerdi. Bunlar küstükleri zaman köse sözler yerine gelmediği için onların sırtlarındaki deriyi üzerdi ve ölürlerdi. Köse bu şekilde birçok kişiyi öldürmüştü.

Günlerden bir gün uyuz adında biri gelip köse’den iş istedi. Köse ona da tüm şartlarını sayıyor ve oda kabul ediyor bu şartları.  Köse ona da bir yer veriyor ‘’ hadi git dinlen yat sabah işe gideceksin’’ dedi.
Uyuz odasına çekilip bir güzel dinleniyor. Sabah olunca Uyuz öküzlerini ve malzemelerini alıp tarlanın yolunu tutuyor. Köse bununla beraber her zaman yaptığı gibi tazısını da gönderiyor.
Tarlanın başına geldiklerin de Uyuz bakıyor ki tazı gidip taşın üzerinde durdu. Çok sinirleniyor ve bir taşı aldığı gibi tazıya fırlatıyor. Tazının kafasına denk gelen taş orada canını alıyor.  Uyuz çalışmaya başlıyor, kahvaltı saati geliyor ama gelen giden olmuyor. Uyuz kalkıp bir öküzü kesiyor, yiyebileceğini yiyor kalanı da çevre tarlalarda çalışanlara dağıtıyor.  Öğle vakti geliyor ama yine gelen giden olmuyor. Bu defa da diğer öküzü de kesip aynı şekilde yapıyor.
Akşam olunca kalan eşyalarını eşeğin üstüne atarak türkü söyleye söyleye eve geliyor. Evin bahçesine girdiğinde köse bakıyor ki ne tazı var ne de öküzler ‘’ tazım nerede uyuz?’’
Uyuz sakince ‘’ tarlaya gittim ve senin o namussuz tazı gidip taşın üzerine çıktı senin işin olmasın diye. Bende dedim ki hain hayvanın yaşamaya hakkı yoktur deyip bir taşla canını aldım, yoksa bana küstün mü ağam’’dedi.
Köse derince düşünmeye başladı içinden ‘’ bu büyük bir belaya benziyor ama ben bu belanın da üstesinden geleceğim’’dedi.
İçin kan ağlıyordu ama hislerini belli etmemeye çalışarak ‘’hayır neden küseceğim ki’’ dedi. Biraz bekledikten sonra bu defa ‘’ peki öküzlerim nerede o güçlü öküzlere ne oldu’’dedi.
-Senin hizmetçilerin yemeğimi getirmeyince bende onları kesip yedim kalan etleri de etraftaki insanlara dağıttım ve kendi kendime dedim ki ağam burada olsaydı oda aynı şeyi yapardı. Hepsinin senin ve ölülerinin hayrına dağıttım ağam yoksa küstün mü kızdın mı bana?
-Hayır, iyi yapmışsın neden küseyim
Köse kızdığını belli etmedi ve ertesi gün için yeni plan yaptı. Akşam yatıp dinlendiler ve sabah erkenden Uyuz’u çağırarak ‘’ koyunlar dışarıdadır onları dağa götür otlat ama hiçbirinin ayağında bir gram çamur istemiyorum hepsini ter temiz getireceksin’’dedi. Akşamdan beri de köse koyunlara su vermişti ki altlarını iyice ıslatıp çamur yapsınlar diye.
Uyuz koyunları alıp dağın kenarına götürüyor ve köylüleri çağırarak ‘’kim ne kadar koyun ve koç eti istiyorsa götürüp kessin et çok olursa da etleri kavursunlar ama bir şartım götürdüğünüz koyunların ayaklarını bir güzel yıkayıp bana getireceksiniz’’dedi.
Bu teklif köylülerin çok hoşuna gidiyor hemen koyunların içine dalıp talan ediyorlar. Yiyebildiklerini yiyorlar kalanı da kavurma yapıp saklıyorlar ve ayakları da Uyuz’un dediği gibi hepsini yıkayıp getiriyorlar.
Uyuz’da tüm ayakları çuvala dolduruyor ve çuvalını sırtladığı gibi getirip evin önüne koyuyor.
Köse koyunları görmeyince çok şaşırıyor ve telaşa düşüyor ‘’ hani koyunlarım nerede, onları ne yaptın’’dedi.
-Ağam sen dememiş miydin ayaklarını temiz istiyorum.
-Evet dedim
-Buda istediğin temiz ayaklar, eğer bana deseydin koyunları da ayaklarıyla getir bende getirirdim. Yoksa küstün mü?
-Hayır, oğlum küsmedim.
Köse’nin canı çok sıkılmıştı, Uyuz’un kendinden biraz uzaklaştırmak istiyordu
-Oğlum benim karşı ki köye gitmiş, git onu eve getir.
-Tamam ağam hemen gidip getiriyorum.
Uyuz kalkıp o köye gidiyor ve kızın karşısına çıkarak ‘’ beni ağam gönderdi ve bana dedi ki git kızımla birlikte ol o artık senindir’’dedi.
Bu sözleri duyan kız deliye dönüyor ‘’ Allah senin de babamın da belasını versin. Cehennem ol pis uyuz’’dedi.
Kız bu sözleri söyledikten sonra Uyuz sessizce kalkıp köse’nin evine geliyor ve ağam kızın ‘’ ben öyle bir babayı tanımıyorum Allah belasını versin bana cehenneme git’’dedi. Beni de kovdu ve peşime taşlarla düştü.
Köse zaten çok kızgındı, kızının bu sözleri üzerine tamamen deliye döndü. ‘’ ah ah kimse yok mu gidip bu hayırsız evladı öldürsün, babasına bu sözleri diyen evladı ben neyleyim’’dedi.
Köse’nin bu sözleri üzerine Uyuz kapıdan çıkıp gidiyor. Kızın olduğu köye varıyor ve kızı zorla dışarı çıkarıp kalbine hançeri saplıyor. Kız olduğu yerde can veriyor Uyuz’da eve dönüyor. Onu gören Köse ‘’nerelere kaybolmuştun böyle’’dedi. ‘’ağam senin fermanın üzerine bende kızının kaldığı köye gittim ve onu öldürüp geldim’’dedi Uyuz.
-Oğlum neden böyle yaptın bir anlık sinirdi benimkisi
-Olur mu ağam senin şerefini yerde mi bırakacaktım.
Uyuz baktı ki Köse çok üzgün ‘’ ağam yoksa bana kızdın mı’’dedi.
Köse kızdım da diyemiyordu ama içi kan ağlıyordu. Sustu sadece.
Uyuz’un elinden çok çekmişti çıkıp hanımının yanına gitti ‘’hanım buradan göç edip gideceğiz başka çaremiz yok’’dedi.
Uyuz duyuyor ki bunla göç edecekler ‘’bende sizinle şehre geleceğim’’dedi.
Anlaşmaları bir küsüp kızana kadardı, Köse yokta diyemiyordu mecburen ‘’evet tamam’’ dedi.
Hazırlıklılarını yapıp yola çıkıyorlar. Akşama doğru dinlenmek için hayvanlarını bir ağıla koyup yemek falan yapıyorlar. Bu sırada Köse’nin oğlu ‘’baba tişim geldi’’dedi. Köse’de Uyuz’u çağırarak ‘’ çocuğu biraz ileriye götür ihtiyacını gidersin’’dedi.
Uyuz çocuğu alıp biraz ileriye götürüyor ve çocuğa ‘’ eğer tişini yaparsan seni öldürürüm’’diyor. Çocuk korkusundan tişini yapamadan dönüp geliyorlar. Biraz sonra çocuk yine babasına seslenerek ‘’ baba tişim geliyor’’dedi.
Köse de yine Uyuz’u çağırıyor ve çocuğu tiş yaptırması için gönderiyor.
Uyuz çocuğu götürdüğünde önceki defa gibi ‘’ eğer tişini yaparsan seni öldürürüm’’dedi. Çocuk yine korkudan tişini yapamadan çıkıp Köse’nin yanına geliyorlar.  Bir süre sonra çocuk yine ‘’ baba tişimi yapmak istiyorum’’dedi. Köse çocuğun bu sözlerine çok kızıyor ve ‘’kimse yok mu seni bacakların tutup ikiye ayırsın’’dedi.
Bu sözler üzerine Uyuz hemen yerinden kalkıp çocuğu öldürüyor ve Köse’ye dönerek ‘’ ağam fermanınızı yerine getirdim, kızmadın değil mi’’dedi.
Köse patlamak üzereydi dişlerini sıkıyordu bir şey yapmamak için ‘’ hayır oğlum kızmadım’’diyebildi zoraki.
Geceyi orda geçirdikten sonra sabah tekrar yol alıyorlar. Akşama kadar yola devam ediyorlar ve akşamlar birlikte bir köprünün üzerinde konaklıyorlar. Köse bunu bilerek tasarlıyor. Niyeti Uyuz’dan kurtulmaktı. Eşine sessizce ‘’bu gece bu adamdan kurtulacağız artık, gece olunca ayaklarından tutup aşağı atacağız’’dedi, eşide kocasına katılarak ‘’tamam’’dedi.
Uyuz’da bu sırada boş durmuyor pusuya girip onları dinliyor. Ve gece onlar uykuya dalınca köse’nin karısıyla elbiselerini değiştirerek onun yerine geçiyor.
Gecenin yarısı köse uyanıyor ve karısını düreterek ‘’ hadi kalk şu uyuz’u suya atalım’’dedi. Uyuz’da ses çıkarmadan ayağa kalkıyor ve gidip kadının bacağından ve kollarından tuttuları gibi suya atıyorlar. Dönüşte uyuz ‘’ çok şükür ağamızın dileğini de yerine getirdik ve bu beladan da kurtulduk’’dedi. Köse bin pişman durumun farkına varıyor.
Uyuz yine söze başlıyor ‘’ ağam yoksa sen küstün mü ‘’
-Hayır oğlum küsmedim neden küseyim?
Bu olaylardan sonra köse şehre gitme fikrinden de vazgeçiyor ve Uyuz ile yine köye dönüyorlar. Eve geldiklerinde köse’nin canı çok sıkkındı eşini ve çocuklarını kaybetmişti kolay bir acı değildi bu. Köse biraz uzaklaşmak istiyor evden Uyuz’u çağırarak ‘’ sen evde kal ben bir yere gideceğim biraz geç gelirim’’dedi.
Köse çıkıp gittiğinde Uyuz köylüye sesleniyor ‘’ köylüler talan var talan yetişen götürüyor.’’dedi. Tüm köylü eve saldırıyor. Uyuz’un bir şartı vardı sadece kapılara dokunulmayacaktı.
Köse dönüp geldiğinde bir bakıyor ki kapı pencerelerin hepsi açık ve kırıklar, evi de talan edilmiş.
Uyuz’a seslenerek ‘’ bu ne haldir’’dedi.
-Yoksa kızdın mı ağam
-Evet, çok kızdım hem de patlamak üzereyim. Sen tazımı öldürdün koyunlarımı ve öküzlerimi kestin, eşimi ve çocuklarımı öldürdün, malımı talan ettin ben kızmayayım da kim kızsın.
Köse bu sözleri dedikten sonra Uyuz gülerek ‘’ ağam o zaman sırtını dön hele bir ayakkabılık deri alayım, ayakkabılarım eskidi’’dedi.
                                                                      

 Mavi NEHİR

0 yorum: