Çok
zengin bir adam varmış. Gidip şehrin kenarında kendine bir ev yaptı. Evin
etrafına bir güzelde sur çekti. Ve Pazar gidip evin ne ihtiyacı varsa ne
lazımsa alıp getirdi. Kızım şehre gidip gelmesin dedi. Kendi kendine.
Bu
tüccarın bir kızı ve bir oğlu vardı sadece. Tüccar bir gün hastalandı ve oğlunu
çağırarak ‘’ olurda ben ölürsem hiçbir eksiğiniz yoktur. Eğer alış verişe de
gidecek olursan revan şehrine git oranın padişahı benim kadim dostumdur.
Kendini tanıt ona ve sana her konuda yardımcı olup kadir kıymetini tutacaktır.
Ölüm
zamanı geldi ve tüccar Allah’ın emri ile ruhunu teslim etti ebediyete. Tüccar
bir mühür yapmıştı ve ne kadar eşyası varsa hepsini depoya doldurup üstüne
mührünü vurmuştu.
Bir
gün tüccarın oğlu ‘’ bacım, benim şehre inip alış veriş yapmam lazım’’
Olur,
tabi ki git dedi bacısı
Hazırlığını
yaptıktan sonra bacısını çağırıp ‘’ ne eksiğin varsa söyle alıp getireyim, ben
giderken evin kapısını içeriden kilitle ben gelene kadar. Kardeşinin de bir
resmini yanına alarak yola çıktı. Revan şehrine vardı sonunda. Eskilerin adetlerine göre hangi şehre
gidilirse o şehrin padişahına hediyeler götürülmeliydi. Sonra da padişah alış
veriş yapmaları için kendilerine izin verirdi. Tüccarın oğlu da padişaha bir
tepsinin üzerinde hediyeler sundu. Kendini padişaha tanıtarak ben filan
tüccarın oğluyum dedi.
Öyle
ise bende seni çok sevdim dedi padişah.
İzin
kâğıdını cebine koyarken kardeşinin resmi eliyle birlikte cebinden çıkıp
padişahın karşısına düştü.
Padişah
resmi görür görmez ‘’ sevgili genç hele o resmi bana ver’’ dedi. Mecburen resmi
padişaha verdi tüccarın oğlu.
Padişah
baktı çok güzel bir kızdır
Bu
senin neyin oluyor?
Bacımdır
Bekâr
mıdır?
Evet
bekârdır.
Öyleyse
bacını oğluma istiyorum
Padişahım
sağ olsun, sen ki beni sevmişsin bende senin ayaklarını severim.
Bacımı
da oğluna kurban ediyorum dedi tüccarın oğlu.
Vezirde
orda oturuyordu. Oda kızı padişahın oğluna vermek istiyordu. Ama padişahın oğlu
onun kızını beğenmiyordu. Vezir evine
gitti ve derin derin düşünmeye başladı.
Bir
süre sonra gelip padişahın huzuruna çıktı. Padişahım sağ olsun ona söyleyecek
sözlerim var, sonra demesin bana neden söylemedin.
Söyle
vezirim dedi padişah.
Bu
gencin bacısıyla kız kardeşi benim eski gezdiğim olmuştur.
Bu
söze çok sinirlenen padişah burnundan soluya soluya eğer öyle ise bu gencin
kellesini vurdurmam lazım. Bunun kardeşi madem böyleydi neden benim oğluma
layık gördü.
Padişah
biraz daha düşünüp vezirini çağırdı ‘’ ya senin kellen gidecek ya da gidip bana
bir kanıt getireceksin. Dedi
Vezir
kalkıp gitti. Rengi kaçan vezir kendi kendine konuşmaya başladı ‘’ canım ben bu
kızı hiç görmemişim ne yapacağım şimdi. Bir şey yapamazsam da kellem gider bu
defa.
Heybesini
altınlarla doldurarak yola koyuldu. İki günlük yolun sonunda tüccarın
çocuklarının yaşadığı şehre vardı. Yaşlı bir kadının evine atını çekti. Yaşlı
kadın hemen güler yüzle misafirini içeri buyur etti. Anneciğim sana bir işim
düşmüş dedi vezir.
Yaşlı kadın da ‘’ buyur oğlum isteğin başım
gözüm üstüne’’ dedi.
Filan
tüccarın evi nerededir. Yaşlı kadın evi göstererek
işte ‘’ şehrin kenarındaki etrafına sur çekilen evdir’’ dedi.
Neneciğim
sana bir heybe dolusu altın vereceğim, bana o evde yaşayan kıza ait bir eşya
getireceksin bana.
Kadın
kalkın tüccarın evine gitti. Evin önünde durarak kızı çağırdı: ‘’ kızım kızım
kapıyı açar mısın sana zahmet. Kız önce kapıyı açmadı.
Kızım
ben senin halanım duydum ki kardeşim vefat etmiş baş sağlığına gelmişim. Yaşlı
kadın kapıda çok dil döktü. Kız sonunda dayanamayıp kapıyı açıyor yaşlı kadına.
Yaşlı kadın evin sahibiymiş gibi kıza sıcak davrandı, ona yardım etti evi
derledi topladı.
‘’Gerçekten
benim halam mısın’’ dedi kız
Sana
kurban olurum kızım tabi ki senin halanım
Su
ısıt sana banyo yaptırayım biraz rengin yerine gelsin
Tabi
ki halacım dedi genç kız.
Su
ısındıktan sonra genç kızı banyoya götürdü ve elbiselerini de sandalyenin
üzerine koydu.
Yaşlı
kadın bu arada kızın gömleğini gizlice kucağına koydu ve gitmek için izin
istedi.
‘’
Ben gidip üç dört gün sonra yine geleceğim’’ dedi.
Kızın
gömleğini hemen götürüp vezirin önüne koydu.
Vezir
çok mutlu oldu ve tüm altınlarını yaşlı kadına vererek şehrine döndü tekrar.
Gömleği
götürüp padişahın önüne koydu. Padişah baktı ki gömleğin üzerinde kızın
babasının mührü var. ‘’Gerçekten
doğruymuş bu gencin kellesini vurduracağım’’ dedi. Genci divanına çağırıp kızın
gömleğini gösterdi.
‘’
Bu senin kardeşinin gömleği mi’’ dedi
Genç
gömleğe dikkatlice baktı ve gerçekten babasının mührü vardı üzerinde.
Padişah emir verdi yarın bu
gencin başını vurmamız gerekiyor. Bu genç padişahtan çok umutluydu.
Bana izin verin gidip bacımı
görüp geleyim öyle başımı vurun dedi. Padişah olmaz dedi. Cemaat ricada
bulundu. Yanına iki muhafız ver gidip kardeşini görsün dediler.
Padişah sonunda izin verdi ‘’
beraberinde gidip kardeşini görsün tekrar alıp getirin’’ dedi.
Elçiler genç ile birlikte
onun şehrine gittiler. Genç alış verişe
giderken kapıyı mühürlemişti ve dönüşte baktı ki mührü bozulmuş. Kendi kendine
‘’ vallahi doğruymuş’’ dedi.
Kız kardeşini hiddetli bir
ses ile çağırdı.
Kız kardeşinden cevap geldi
Ağabey sen misin?
Evet benim
Kız kapıyı açar açmaz abisi
buna tükürdü. Kulağının dibine çok sert bir tokat vurdu. kız kardeşini
konuşturmadan önüne saldı içeriye doğru gitti. Kız kardeşi kendi kendine ‘’ Allah hakkı için bu ne zulümdür başıma
gelen. Beni bu kadar seven kardeşim neden böyle bir şey yaptı’’ dedi.
Ahıra gidip atı getiren genç
kızı alıp koya koyuldu. Böylece gelip revan şehrine vardılar. Akşam kardeşini
yaşlı bir kadının evine bırakıp gitti.
Kız baktı ki yaşlı kadının
hiç morali yok.
‘’Anneciğim neden moralin
bozuk’’dedi.
‘Kızım hiç sorma bizim şehre
çok yiğit bir delikanlı gelmiş ve padişahta bu gencin kız kardeşini oğluna
istemek istemiş lakin vezir ne yaptıysa gidip padişaha o kız benim yavuklum
demiş. Bu duruma sinirlenen padişahta yarın sabah saat sekiz de şehir
meydanında delikanlının kellesini vurduracakmış
Anne iznin var mı bende yarın
sabah seninle geleyim.
Kızım sende gel neden
gelmeyesin ki
Sabah oldu ve kalkıp şehir
meydanına gittiler. Baktılar ki padişah ve veziri oturmuşlar, idamı
bekliyorlar. Padişah oradan bir duyuru daha yaparak dedi ki ‘’ filan gencin
kardeşini oğluma isteyecektim lakin kız kardeşi benim vezirin yavuklusuymuş ve
buna rağmen benim oğluma layık görmüş. Bende bugün onun kellesini almalıyım’’
dedi padişah.
Padişah duyurusu bitirdikten
sonra kız aniden öne çıkarak ‘’ benim şikayetim var padişahım’’ dedi. Kızı
gören herkes hayrete düştü daha önce böyle bir güzellik görmemişlerdi.
Padişah kıza baktı ve buyur
kızım ne şikayetin varsa dinliyoruz. Dedi
Padişahım sağ olsun ‘’ benim
bin altınım sizin vezirinizin üzerindedir
Umuyorum ki padişahım borcumu
ondan alsın’’ dedi
Padişah vezirine dönerek ‘’
vezirim bu kızın altınlarını neden vermiyorsun’’ dedi.
Padişahım sağ olsun ben bu
kızı hiç tanımıyorum ne zaman altınlarını almışım ki, kızım ne zaman seni
gördüm de altınlarını aldım
Nasıl olur vezir sen beni
tanımazsın
Kızım vallahi seni
tanımıyorum
Şimdi sen beni tanımıyorsun
ve ben senin kızım ha!
Evet, sen benim hem kızımsın
hem de anamsın
Padişahım sağ olsun benim
abim senin şehrine geldikten sonra, evimize yaşlı bir kadın geldi bana dedi ki
ben senin halanım ne hile varsa ondadır. Sonra baktım ki gömleğim yok dedim ne
olacak bir gömlektir beğenmiş kendine götürmüş. Padişahım sağ olsun ben hala
annemden olduğum gibiyim eğer öyle olmasam padişahım önce benim kellemi alsın’’
dedi
Padişah cemaatine dönerek ‘’
siz bu meseleye ne diyorsunuz’’ dedi.
Cemaat hepsi birden el
kaldırarak ‘’ bu gençlerin yerine vezirin kellesi alınmalıdır. Vezir bunlara
çok kötü bir şer atmıştır’’ dediler.
Ferman okundu ve dedi ki bu
gencin yerine vezirin kellesi vurulacaktır. Genç ise vezirini yerini alacaktır.
Kız ise padişahın gelini olunacaktır.
Cemaat bir saate yakın alkış
tutarak ‘’ biz bu kararı çok beğendik’’
dediler.
Ve vezirin kellesi vuruldu,
genç delikanlı da vezir oldu. Kız ve padişahın oğlu için de yedi gün yedi gece
davullu zurnalı düğün yapıldı.
Onlar erdi muradına biz
çıktık kerevetine.
çeviri:MASAL NEHRİ
0 yorum: