Zamanın birin de bir tüccar yaşarmış, bu tüccar oğlunu çağırarak oğlum artık yaşlandım. Ölümüm yakındır eğer ölürsem kırmızı gözlü Soro’yu sakın hizmetçi olarak tutma dedi.
Zaman geçti ve yaşlı olan tüccar
hastalanıp gözlerini kaybetti.
Oğlum kendine bir hizmetçi tut
ben artık sana yardımcı olamam. Pazara gidip bir hizmetçi al getir.
Oğlu kalkıp şehre gitti. Tüccarın
oğlu yolda giderken bir baktı ki iki kişi mezardan bir ölüyü çıkarmış
dövüyorlar.
‘’ Siz neden böyle yapıyorsunuz’’
dedi.
Bu adam bize borçluydu ve borcunu
ödemeden öldü. Şimdi bizde borcumuza karşılık onu dövüyoruz.
Eğer onun borcunu ödersem serbest
bırakır mısınız onu
‘’Bırakırız tabi’’ dediler.
Adamlara ölünün borcunu ödeyerek,
onları gönderdi. Ölüyü de gömerek üstünü tekrardan toprakla kapattı.
Şehre varıp akşama kadar hizmetçi
aradı. Kimseyi bulamayıp eve eli boş döndü.
Ertesi gün tekrardan şehre gidip
hizmetçi aradı. Gezerken karşısına biri çıkıp ve ‘’ siz hizmetçi arıyor
muşsunuz’’
‘’Evet’’ dedi
Baktı ki bu kırmızı gözlü
Soro’dur
‘’Sen bana lazım değilsin
kurban’’ dedi.
O akşam evinde döndüğün de
karşısına Soro’nun çıktığını ama onu tutmadığını söyledi babasına.
Babası ‘’oğlum yarın yine pazara
git belki birini bulursun’’dedi.
Hizmetçi tutmak için sabahleyin
tekrardan şehre indi. Soro yine karşısına çıktı, bu defa mecburen onu hizmetçi
olarak tutup getirdi.
Babası ‘’ madem Soro’yu tutmuşsun
hadi hayırlısı olsun’’ dedi.
Hazırlıklarını yapıp ticaret için
yola çıktılar. Uzun bir yolculuktan sonra gece uygun bir yerde kervanlarını
durdurup dinlenmeye koyuldular.
Kırmızı gözlü Soro hemen ağa
sının yemeğini ve çayını hazırlayarak önüne koydu. Daha sonra onu yatağına
yolcu ettikten sonra gidip kervana bekçilik yaptı.
Sabah tekrar yola koyuldular,
yolda karşılarına yaşlı bir adam çıktı. Yaşla adama selam vererek şama gitmek
istediklerini fakat önlerinde üç yol olduğunu hangisinden daha rahat
gideceklerini bilmediklerini söylediler.
Yaşı adam yolları işaret ederek
‘’ şu yoldan giderseniz Şam’a altı ayda varırsınız, sağ selamet gidip
gelirsiniz. Şu yoldan giderseniz dört ay sürer o yoldan gidenleri bazıları
döner bazıları dönemez. Sonuncu yolda iki ay sürer fakat bu yoldan gidenler hiç
dönmemiştir’’ dedi.
Tüccar ‘’ bizde o zaman altı
aylık yoldan gideriz’’ dedi.
Kırzmızı gözlü Soro ise ‘’ hayır
iki aylık yoldan gideceğiz’’ dedi
Evim başıma yıkılsın ben ne
yaptım, babam bana bu adamı tutma diye beni uyarmıştı. Akılsız kafam onu
dinlemedim.
Hizmetçiye güç getiremedi ve
mecburen iki aylık yol üzerinden devam ettiler.
Akşama kadar yol gittiler, akşam
soro yine sahibinin tüm kulluğunu yapıp kervanın bekçiliğini yapmaya gitti.
Gecenin bir vakti kervanın köpeği
boci derin derin ulumaya başladı. Soro bir baktı dev bir ejderha geliyor. Köpek
yine ulumaya başladı ve ‘’ ey ejderha kimse yok mu seni öldürsün ve kafanı bir
güzel ezerek bunu da yedi yıl hasta olan birinin bedenine sürerek onu iyi
etsin’’dedi. Ejderha da gürleyerek ‘’ kimse yok mu seni öldürsün beyin yedi yıl
bile kör olan birinin gözlerini açar.
Kırmızı gözlü Soro kılıcını
kuşanıp ejderhanın karşısına çıktı. Bunlar sabaha kadar savaştı, şafakla
birlikte ejderhanın kellesini uçurmayı başardı.
Ejderhanın kafasını bir kutuya koyup yanına alıyor. Sabah yollarına
devam ediyorlar.
Böylece gidip de gelmeyenlerin
yolunu kesen ejderha da ortadan kaldırılıyor.
Şam şehrine sağ selamet varıp tüm
mallarını satıyorlar.
Bir baktılar ki tela çağırıyor ‘’
padişahımız çok kötü bir hastalığa yakalanmıştır kim onu iyi ederse dünyalık ne
isterse padişah tarafından karşılanacaktır.
‘’Efendim söyle ben iyi
edebilirim’’ dedi Soro
Evladım ben ne anlarım hekimlik
işinden, daha önce hekimlik mi yapmışım sanki.
Sana söyle diyorum eğer
söylemezsen kılıcımla seni ikiye bölerim.
Tüccarın oğlu korkusundan ben iyi
edebilirim dedi.
Tellal padişahın huzuruna çıkarak
‘’ filan ülkeden gelen bir tüccar ben iyi edebilirim diyor’’ dedi
Padişah emir verip tüccarın hemen
huzuruna getirilmesini istedi.
Soro ejderhanın kafasını sahibine
vererek ‘’ al bunu götür ve bir güzel ezdikten sonra, padişahın çıplak bedenine
sür bir paket kumaş ile de bedenini sar ve yirmi dört saat öyle kalsın. Sabaha
bir şeyi kalmaz padişahın’’ dedi.
Sor onun dediği şekilde yaptı ve
padişah sabaha sağ selamet çıktı. Padişah tüccarı yanına çağırarak dile benden
ne dilersen dedi.
Soro sahibine ‘’ padişahın kızını
istemesini’’ söyledi.
Padişahım sağ olsun dünyalık bir
mal istemiyorum, yeterince malım var çok şükür eğer padişahım uygun görürlerse
kızını istiyorum dedi tüccar.
Padişah üzüntülü bir sesle ‘’
keşke benden her şeyimi tahtımı bile isteseydin tek kızımı istemeseydin, kızımı
daha önce iki üç kişi istedi ama hepsi sabaha ölü olarak çıktılar’’ dedi.
Padişah kızını tüccara verdi.
Gece oldu bunlar odalarına
çekilip yattılar.
Soro’da kılıcı kuşanıp başlarında
nöbet tuttu ve gecenin bir vakti baktı ki kızın saçlarının arasında iki tane
yılan yavrusu sahibinin boynuna doğru gidiyor. Soro hemen kılıcını çekip
yılanların kafasını uçurdu.
Padişah ta o gece sabaha kadar
uyuyamadı ‘’ bu genç bana iyilik edip beni iyileştirdi. Ben ise onu ölüme
gönderdim, inşallah sabaha sağ selamet çıkar’’ dedi kendi kendine.
Sabah olunca adamlarını damadını
kontrol etmek için gönderdi hemen.
Padişaha müjdeyi getirip damadın
sağ selamet sabaha çıktığını söylediler.
Padişah hemen yedi gün yedi gece
düğün yaptı ve tüccara da malının iki katı adar mal vererek onu evine yolcu
etti.
‘’Yolun açık olsun damadım ve
kızım’’ dedi.
Üçü dinlenmek evlerine doğru yola
çıktılar. Akşam olunca her zaman ki gibi kervanlarını bir yere çekip
dinlendiler.
Soro ‘’ ağam biliyorsun bu
varlığının hepsi benim sayemdendir .
Evet doğrudur.
O zaman ikiye bölelim.
‘’Bölelim tabi ki’’ dedi tüccar.
Sonra tüm malları eşit bir
şekilde ikiye böldüler.
Soro yine ‘’ ağam bir şey kaldı
mı’’ dedi
Hayır neden!
Köpeğimiz kalmıştır ya benim ya
senin olacak
Hayır, ağam onu da böleceğiz.
Allah aşkına senin veya benim
olsun ne fark eder.
‘’Hayır helalık
olmalı’’ dedi Soro
Kılıcını
çektiği gibi köpeği ikiye böldü ve ağam yarısını kendine al dedi
Ne yapayım
yarısını at gitsin. Dedi sahibi
Yine sözü aldı
Soro
Artık bir
şeyimiz kaldı mı?
Hayır kalmadı
Kaldı ağam
senin hanımın kaldı.
Ağanın ödü
koptu ‘’ Allah aşkına onu da ikiye bölmeyesin senin ya da benim olsun’’ dedi.
Hayır ağam ben
helallik isterim oda ikiye bölünecek ve yarısı benim yarısı da senindir.
Ağası çığlık
attı Allah hakkı için nasıl olurda eşimi ikiye bölersin dedi
Soro kılıcı
çekerek kadına doğru yöneldi.
Kadın korkudan
öyle bir çığlık attı ki saçlarının arasında gizlenen iki yılan fırladı. Soro
kılıcı çekerek iki yılanın da kafasını uçurdu.
‘’Ağa bu iki
yılan senin eşinin hastalığı idi.bir gün muhakkak sana bir ziyanları
dokunacaktı. Köpeğin beynini de al babanın gözlerine koy, böyle yaparsan baban
iyi olur. Eşinde iyi oldu artık. Yolunuz açık olsun. Benim zamanım da doldu ben
artık öleceğim.
Ben cenazesinin
borcunu ödediğin o insanım. Allah’a dua ettim bana üç ay ömür versin ve bende
senin iyiliğinin altından kalkabileyim diye.
Allah yolunuzu
açık etsin dedi
Kırmızı gözlü
Soro orda öldü.
Onu tekrardan
toprağa gömüp üstünü kapattılar.
Eşini ve
kervanını alarak evine gitti tüccarın oğlu.
İlacı babasının
gözlerine koyarak onu da iyileştirdi.
Soro’nun
kendisine yaptığı iyilikleri de bir bir babasına anlattı. Babası Soro’yu
tanıdığı için ölü birinin Soro’nun kılığına girmesinin kendisi için şans
olduğunu söyledi. Yoksa gerçek Soro seni götürüp bir daha getirmezdi dedi.
0 yorum: